I
samira
kulunçlarını değirtirken gün
ıssız yanıyla doğruldu
bulutlar usulca üstünü örttü
doğa gözlerini yaşartan
sessizlik sanki şuracıkta
II
özleyeceğin dünler serptim vahalara
kırıldı boynuma fidanını süren dal
yılgın yel kaldı ardımda
yitik babil düşüyüm samira
gençliğimi sana bıraktım
o varaklı sunakta
yüzündeki peçeyi indir göğsünün hizasına
kavuşsun artık çölün tozunda
kemiklere iliklenen aşk
dinlensin alnının çatında
kudüs bağdat palmira
III
samira
kendine çekildikçe kıyılara vuran düş
saçlarının ağardığıdır insanların unuttuğu da
hiçbir şiir yetmeyecek
yalnızlıktır her dizede kendine
vardığında
bak elini daldırdığın suyun ricasına
kanlı gözyaşlarıyla titizlenen tedirginliği düşün
annelerin toprağı emzirdiği kırık testi
ve beyrut lut helak biraz da
IV
gittikçe dökülüyorum
defnenin kendini ağarttığı suya
konuş çünkü samira
sözcüklerdir acıyı unutturacak olan da